Okuduğu liseye 4 yıl boyunca servisle giden biri olarak birçok servis şöförüm oldu. mesela bir tanesi emekli imamdı. dikiz aynasından ne zaman baksak adamın ağzı sürekli oynardı. ama tabi ki kırmızı ışık yandığında genelde emniyet şeridinden gidip yeşil ışıkla beraber diğer arabaların önünden normal şeride girerdi. bir gün servisi bırakıyorum hacca gideceğim diyerek servisi bıraktı. hakkınızı helal edin tarzı bir konuşma yaparken arada, gelip giderken her gün dua okuduğunu söylemişti.
Ama benim asıl bahsetmek istediğim ve en çok aklımda yer eden şöför abimiz ise Orhan Baba.
Sanırım 10. sınıfın ilk günüydü. eski küçük, tavanı yere yakın peuget minibüsler vardı. servisimiz bunlardandı şöförümüz ise tabi ki orhan babaydı. daha ilk gün giderken servisi kenara çekip kola almıştı. o günden sonra 3 sene daha haftanın en az 2-3 günü biz para toplayıp kola-cips yapardık. tabi bazen kola-cips diye para toplayım içmeye gittiğimizde oluyordu. bu içmeye gideceğimiz günlerden birinde orhan baba'dan para isteyelim demiştik. Gidip yanına ince ince bir yol yapmıştık. abi demiştik ''içmeye gidiceğiz bize bir 5 lira verir misin?''. o an o yandan bizi kesişini unutamam. lan demişti ''nerden anladınız bugün para aldığımı'' çıkarıp 20 lira vermişti.
Dün istanbul'dan değirmendere'ye dönmek için otobüse binerken çantamı bagaja koymak için o esnada bagaja diğer yolcuların çantalarını koyan muavinin yanına gittim. Sıra bana geldiğinde muavin yüzüme bakmadan ''nerede iniceksiniz?'' diye sordu. ses tanıdık geldi değirmendere'de derken kafamı eğip muavinin yüzüne baktım ve abi dedim '' adınız orhan mıydı?'' kafasını kaldırdı baktı.'' vaayy kardeşşiiiiiim''.
Ayaküstü arabanın önünde muhabbet ettik. bizim delikanlı orhan baba'mızın papyon taktığını görmek ilk olarak bana koysa da çok çaktırmadan devam ettim muhabbete. Yolcular gelmeye başladıkça abi dedim arabaya geçiyim ben.
Araba çalıştı orhan baba çay, kahve servisine başladı. aslında daha sıra bana gelmeden ne söyliyeceğimi hazırlamıştım. ''ne içersin'' dediğinde '' senin elinden n'olursa içerim be abi'' diyecektim. ama sanırım orhan baba'nın o oflayan puflayan suratını gördükçe sıra bana geldiğinde sen bana su ver diyiverdim bi anda.
İzmit'i geçtikten sonra yolcu sayısı azaldı. orhan baba geldi yanıma oturdu konuşmaya başladık falan. aklıma orhan baba'nın oğlunun doğduğunda bütün servise dondurma aldığı o gün geldi. abi dedim ''senin çocuk vardı napıyor ne ediyor''. '' çok yaramaz hiç sorma '' dedi. çocuğunun yaptığı bir iki şeyi anlattı. ağzımdan '' zeki çocukmuş'' tarzı bir cümle çıktı. orhan baba ekledi '' valla bilmem zeki mi değil mi. okursa kendine okur, okumazsa bizim gibi muavinlik yapar sürünür gider.'' Bir anda tuhaf oldum. o şen şakrak adamdan bir anda böyle bi cümle duymak şaşırttı heralde beni.
Daha sonra orhan babayla muhabbete başlamadan mp3'ümden dinlediğim bi sakin şarkısı geldi aklıma. ahh dedim keşke ikarus başarsa...
bildiğin tüm küçük hayatlar
bugün yenildiler sen hiç bilmezken
boşver koşsun tüm harap insanlar,
zaman durur, güneş söner, yürekten gelirse...
birden susarsa bütün yenilgiler,
tekil hayatlar da bir gün devrim yapar ya.
bir defa doğmasa güneş
koş çabuk kahraman ikarus
senin günün, gülen yüzün kazanır istersen
saklı ya hayat hep mucizelerde
konar küçük bir öpücük balmumu kanadına
Ama benim asıl bahsetmek istediğim ve en çok aklımda yer eden şöför abimiz ise Orhan Baba.
Sanırım 10. sınıfın ilk günüydü. eski küçük, tavanı yere yakın peuget minibüsler vardı. servisimiz bunlardandı şöförümüz ise tabi ki orhan babaydı. daha ilk gün giderken servisi kenara çekip kola almıştı. o günden sonra 3 sene daha haftanın en az 2-3 günü biz para toplayıp kola-cips yapardık. tabi bazen kola-cips diye para toplayım içmeye gittiğimizde oluyordu. bu içmeye gideceğimiz günlerden birinde orhan baba'dan para isteyelim demiştik. Gidip yanına ince ince bir yol yapmıştık. abi demiştik ''içmeye gidiceğiz bize bir 5 lira verir misin?''. o an o yandan bizi kesişini unutamam. lan demişti ''nerden anladınız bugün para aldığımı'' çıkarıp 20 lira vermişti.
Dün istanbul'dan değirmendere'ye dönmek için otobüse binerken çantamı bagaja koymak için o esnada bagaja diğer yolcuların çantalarını koyan muavinin yanına gittim. Sıra bana geldiğinde muavin yüzüme bakmadan ''nerede iniceksiniz?'' diye sordu. ses tanıdık geldi değirmendere'de derken kafamı eğip muavinin yüzüne baktım ve abi dedim '' adınız orhan mıydı?'' kafasını kaldırdı baktı.'' vaayy kardeşşiiiiiim''.
Ayaküstü arabanın önünde muhabbet ettik. bizim delikanlı orhan baba'mızın papyon taktığını görmek ilk olarak bana koysa da çok çaktırmadan devam ettim muhabbete. Yolcular gelmeye başladıkça abi dedim arabaya geçiyim ben.
Araba çalıştı orhan baba çay, kahve servisine başladı. aslında daha sıra bana gelmeden ne söyliyeceğimi hazırlamıştım. ''ne içersin'' dediğinde '' senin elinden n'olursa içerim be abi'' diyecektim. ama sanırım orhan baba'nın o oflayan puflayan suratını gördükçe sıra bana geldiğinde sen bana su ver diyiverdim bi anda.
İzmit'i geçtikten sonra yolcu sayısı azaldı. orhan baba geldi yanıma oturdu konuşmaya başladık falan. aklıma orhan baba'nın oğlunun doğduğunda bütün servise dondurma aldığı o gün geldi. abi dedim ''senin çocuk vardı napıyor ne ediyor''. '' çok yaramaz hiç sorma '' dedi. çocuğunun yaptığı bir iki şeyi anlattı. ağzımdan '' zeki çocukmuş'' tarzı bir cümle çıktı. orhan baba ekledi '' valla bilmem zeki mi değil mi. okursa kendine okur, okumazsa bizim gibi muavinlik yapar sürünür gider.'' Bir anda tuhaf oldum. o şen şakrak adamdan bir anda böyle bi cümle duymak şaşırttı heralde beni.
Daha sonra orhan babayla muhabbete başlamadan mp3'ümden dinlediğim bi sakin şarkısı geldi aklıma. ahh dedim keşke ikarus başarsa...
bildiğin tüm küçük hayatlar
bugün yenildiler sen hiç bilmezken
boşver koşsun tüm harap insanlar,
zaman durur, güneş söner, yürekten gelirse...
birden susarsa bütün yenilgiler,
tekil hayatlar da bir gün devrim yapar ya.
bir defa doğmasa güneş
koş çabuk kahraman ikarus
senin günün, gülen yüzün kazanır istersen
saklı ya hayat hep mucizelerde
konar küçük bir öpücük balmumu kanadına