Redd şöyle diyor keyifli bir gün'de ''İnsan bazen kaybolmak ister,kendi kendine kalmayı özler'' bence işte o zaman diğer insanlardan kaçıp kendine sığındığı zaman insan, aklından geçince onun içini ısıtan insanlar onun gerçek dostlarıdır. benim için öyle olan az sayıda insandan biri birşeyler karalamış. ben de paylaşmak istedim:
16.06.2011 saat 04:21 bir şeyler yazmak için yeni fırsatım oldu. Ölüm hakkında düşündüm aslında yaşamın bi parçası olduğunu düşündüm. Yaşamı yaşam yapan aslında ölüm. Aslında yaşam ölümle bitmiyor, yaşamına anlam katıyor çünkü ölüm olmasaydı yaşamanın ne anlamı olurdu ki ya da dünyaya bıraktıklarının. Birbirini tamamlayan iki unsurun bu kadar zıt bir şekilde anılması üzücü bir şey bence. Yeni bir yaşam insanlara umut verirken ölüm onlara acı gelmektedir. O zaman doğan bir çocuğun ardından sadece sevinmemeli üzülmeliyiz de. Çünkü o kırışık buruşuk elli velet eğer şanslıysa kırışık buruşuk elli bir dede olarak ölecek hayatın ona tattırdığı güzel ve acı dolu duygularla.. Arkasından yine ağlanacak halbuki o adamın doğduğunda çevresindeki herkes mutluydu. Bunların hepsini unutup üzülmeye devam edecekler. Bu benimde başıma gelecek aynılarını bende yaşayacağım. Ama birkaç farkla sanırım belli bir yere kadar insanlara mutluluk veren bir adamdım çocukken tabi ki bu durum fakat artık öyle biri olduğumu zannetmiyorum çevremdeki insanları pek mutlu ettiğim söylenemez belki de bu yüzden çevremde de pek sayıda insan kalmadı. İnsanları mutlu etmeyi beceremedim onları bir türlü anlayamadım ya da onlar beni anlamadı. Bu yüzden üzülen insan sayımın az olacağını düşünüyorum belki birkaç dostta toprak atmaya gelir ama kafama takılan asıl soru insanların hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaları aslında onlara tek bir soru sorabilirim.
Sabah uyandığımızda bir gün daha yaşadığımız için tanrıya şükür mü etmeliyiz yoksa bizi ölüme bir gün daha yaklaştırdığı için küfür mü?
16.06.2011 saat 04:21 bir şeyler yazmak için yeni fırsatım oldu. Ölüm hakkında düşündüm aslında yaşamın bi parçası olduğunu düşündüm. Yaşamı yaşam yapan aslında ölüm. Aslında yaşam ölümle bitmiyor, yaşamına anlam katıyor çünkü ölüm olmasaydı yaşamanın ne anlamı olurdu ki ya da dünyaya bıraktıklarının. Birbirini tamamlayan iki unsurun bu kadar zıt bir şekilde anılması üzücü bir şey bence. Yeni bir yaşam insanlara umut verirken ölüm onlara acı gelmektedir. O zaman doğan bir çocuğun ardından sadece sevinmemeli üzülmeliyiz de. Çünkü o kırışık buruşuk elli velet eğer şanslıysa kırışık buruşuk elli bir dede olarak ölecek hayatın ona tattırdığı güzel ve acı dolu duygularla.. Arkasından yine ağlanacak halbuki o adamın doğduğunda çevresindeki herkes mutluydu. Bunların hepsini unutup üzülmeye devam edecekler. Bu benimde başıma gelecek aynılarını bende yaşayacağım. Ama birkaç farkla sanırım belli bir yere kadar insanlara mutluluk veren bir adamdım çocukken tabi ki bu durum fakat artık öyle biri olduğumu zannetmiyorum çevremdeki insanları pek mutlu ettiğim söylenemez belki de bu yüzden çevremde de pek sayıda insan kalmadı. İnsanları mutlu etmeyi beceremedim onları bir türlü anlayamadım ya da onlar beni anlamadı. Bu yüzden üzülen insan sayımın az olacağını düşünüyorum belki birkaç dostta toprak atmaya gelir ama kafama takılan asıl soru insanların hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaları aslında onlara tek bir soru sorabilirim.
Sabah uyandığımızda bir gün daha yaşadığımız için tanrıya şükür mü etmeliyiz yoksa bizi ölüme bir gün daha yaklaştırdığı için küfür mü?
doğarak başlanılan ve ölümle fiziki olarak(en azından bildiğimiz kadarıyla) biten bir göz açıp kapatma süresi hayat.bence de hayatın anlamı olmazdı ölmesek yani ölüm bana zamanın değerini hatırlatıyor.ben üretmekle, insanlığa bir şey katmakla değerlendirdiğim için hayatı bu konuda tanrıyla hukuk etmiyorum.=)
YanıtlaSil