24 Ağustos 2011 Çarşamba

Arka Oda

Geçen sene üniversite sınavına 2. kere hazırlanırken başlarda türkçe ve felsefe paragraflarından çok fire veriyordum. Verdiğim fireleri azaltmak için soru okuma tarzımı değiştirmiştim. Daha önce paragrafı direk şıkları doğru okumak için okuyup şıklara geçerken, yeni yöntemimde paragrafı okuyup, yorumlayıp öyle şıklara geçiyordum. Netice itibariyle yöntemim beni istediğim yere götürse de bana asıl kattığı şey sonralardan farkına varsam da, okuduğum şeyleri yorumlarken bunların bana kattıklarıydı.

Genel olarak sabırsız, tüketmeyi seven ve kitap okuma alışkanlığını geç kazanmış biriyim. Bunların birleşimden felsefeyi çok sevsem de o her cümlesinden devasal anlamlar fışkıran felsefe kitaplarını uzun uzadıya okuyamayacağım gerçeği çıkabilir. İşte tam burada o küçük küçük (ne manidardır ki zamanında bunların uzunlukları sinirlerimizi hoplatırdı), hepsinde bir akımı, bir düşünceyi, bir filozofu içeren felsefe paragraflarının, benim gibi adamlar için ne kadar pratik olduğu ortaya çıkıyor.

Öyle ki geçen sene hoşuma giden paragrafları keser sonradan tekrar tekrar okurdum. Bunlardan bir tanesini birkaç gün önce odamı karıştırırken karşıma çıktı. Benim de aklımdaki bazı düşünceleri derli toplu anlatmış, ben de bazı kelimelerin altını çizmişim. İşte o paragraf :

‘’ Montaigne’e göre hem kendisi hem başkaları için elinden geleni yapmış ve bunun meyvelerini toplamış olan kişi, bir süre sonra yalnızlığın sınırlarına çekilme hakkına sahip olmalıdır. Ona göre, insan, kendi içinde de kendi dışında da rahatça yaşabilmelidir. Yalnızlık bilge için bir gelişme alanıdır, bir kaynaktır. İnsanın eşiyle, dostuyla, ailesiyle birlikte olması elbette iyidir. Ancak bunlara yazgımız gibi bağlanmamalıyız. Tümüyle bizim olan, kimsenin giremediği bir arka oda ayırmalıyız kendimize; gerçek özgürlüğümüzü, temel ayrılıklarımızı, temel yalnızlığımızı kurduğumuz bir arka oda.’’

Şimdi:

İlk cümlenin altı çizili kısmı ‘’meyvelerini toplamış’’: Ben her zaman insanın elinden geleni yaptıktan sonra rahatça meyvelerini toplayabildiğini düşünmüyorum. Yani bazen her şeyi yaparız ama olmaz. Ama bence zaten burada önemli olan her zaman meyveleri toplamak değil elimizden geleni yapmamız kısmıdır.(ki bunu geçen yazıda da belirtmeye çalışmıştım.) Yani insan bir şey için elinden geleni yaptıktan sonra sonucu önemsemeden kendi köşesine çekilme hakkına sahip olmalıdır.

İkinci altı çizili yer ‘’bilge’’. Bana göre sadece bilge değil her insan bunu yapabilmelidir. Aslında tam bilemiyoruz çeviriden ve ya başka nedenden bilge yazılmış da olabilir, belki de bunu yapanın zaten sonucunda bilge bir insan olacağı düşünülüp ondan öyle yazılmıştır.

Üçüncü altı çizili kısım, herhalde bunun altını bir düşünce farklılığından değil, dikkat çekmek için çizmişim. Evet bu arka oda gerçekten çok önemli. Aslında blog yazarken yani yazdığım yazıları paylaşırken en çok bu arka oda insanı çekincede bırakıyor. Acaba odanın kapısını fazla mı açtım?


Neyse ki fazla kişi okumuyor zaten :D.


1 yorum:

  1. bilge kelimesi konusunda çeviriyi kenara bırakırsak, "her insan kendi içinde bir bilgedir" mesajını aldım ben ordan.

    güzel bir yazı olmuş tezek :)

    YanıtlaSil