insan; binbir türlüsü olan canlı türü. farklı hobiler, farklı uğraşlar. kimisi sabah akşam dizi izler, hiç birini kaçırmaz mesela. kimisi spor yapar yorgunluktan geberene dek. benim burada değineceğim konu bunlar değil. beni bilen bilir;
müzik benim "onsuz yaşayamacaklarım" listemde 1 numaradır. geçtiğimiz günlerde yaşadığım bir diyalogtan ve insanların zevk farklılıklarından bahsetmek istiyorum. geçen gün yine oturuyoruz. (klişe) sordum kişi'ye "ne tarz müzik seversin?". " pop dinlerim genelde, kutsiyle mustafa ceceli'yi severim" cevabını aldım. ve o an aklımdan geçen doktor kutsi'nin o bakışı ve sabah-akşam mustafa ceceli'yi inleten alt kattaki betüş cafe idi.(isme bak sihirle annem çakması) çıkardım mp3'mi gel dedim yanıma şöyle. tak dedim kulağına. birkaç şarkı dinlettim, şöyle sert olmayanlardan. <adeta bir zevkten yoksunmuş gibi geldi bana, hani sokakta bir çocuk vardır; sen arkadaşlarınla oynarken o köşede oturur utangaçlığından. sen de " gel sen de bizle oyna" deyip, onun yüzünü güldürürsün ya, o şekil bi görev üstlenmiş gibiydim.> dinledikten sonra görüşünü sorduğumda cevabımı aldım: " ilk dinlettiğin miydi? hani bağıran adam vardı ya, o güzeldi. " işte bu cevabı alan ben'im içimi bir mutluluk kapladı o an. dinini yaymış bir misyoner gibi. ve ardından devamı geldi: " mp3'ün bende kalabilir mi? şarkıları atarım, dinlerim hem."
bu tip mutluluğu insan çok uğraş verdiği ya da çok önemsediği birşeyde bulabiliyor ancak.
mutluluk kollara ayrılsa, tamamen farklı bir kol bu.
ortak zevklere sahip olmanın ya da olucak olmanın getirdiği bir duygu.
O değil de Kutsi'nin pop şarkıcısı olduğunu yeni öğrendim. Ahaha
YanıtlaSil