Annem sürekli sen küçükken uslu bir çocuktun hababam sınıfını izledikten sonra bozuldun der. haklılık payı nedir ne değildir bilmiyorum ama benim için sadece hababam sınıfının değil tüm türk filmlerinin özel bir yeri olduğu kesin. ve yine bu filmlerin hepsinden küçük küçük karelerin alakasız durumlarda aklımda dolaştıkları ve kimi zaman bana ait sandığım fikirlerin esin kaynağı oldukları da kesindir.
Bilmiyorum ilerleyen zamanlarda hangi türk filmlerinden bahsederim ama şuan aile şerefi'nden ve bende uyandırdığı düşüncelerden bahsetmek istiyorum. aile şerefi; demin hatırlamak için youtube'tan açtığım ve son saniyesinde yine hüzünlendiğim ''aile şerefi''.
Çok sevdiğim yazarlardan biri olan ece temelkuran'ın yazılarının birinde şöyle bir cümle geçiyordu:
'' bu coğrafyanın insanı her şeyi unutur ama alacağı intikamı unutmaz.''
Sanırım türk filmleri de bizim insanımızı konu aldığından içlerinde bolcana intikam var. genelde bir kişinin, ailenin veya topluluğun başına gelen olaylar ve insanların acıları, duydukları öfke, kötü niyetli zenginlere karşı ezilmişlik filmin genelini kaplar. filmde konu geliştikçe hüzün katsayısı da gittikçe artar. filmin sonlarına yaklaştıkça bu ezilen insanlar öclerini alırlar gerçek dünyada pek olmasada iyiler kazanır ve filmlerin sonunda sadece son yazsada bizim için o sadece son değil mutlu sondur.
Çoğu zaman içimizde altta kalmanın, ezilmenin, istediğimiz şeyin olmayışının mutsuzluğu vardır . yaşadığımız şeyler aklımıza geldikçe içimizde alevlenmeler olur. alevler içimizi yakarken genelde düşünmeden bu alevleri intikamla söndürürüz.aldığımız intikamı alırken sonucu da düşünmeyiz. o an için sadece alınması gereken bir intikam vardır ortada. sonuç bazen bizi çok üzer kendimize kızarız, bazen de o haz bizi her şeyden çok mutlu eder.
Peki doğrusu nedir? bize yaşattığı üzüntüleri karşımızdakilere yaşatıp onun da bizim gibi eriyip gitmesini izlemek mi, yoksa ''o yapsada ben ona yapmayacağım'' tarzı sözlerle kendi ateşimizi başkalarınıda yakmak için kullanmadan kendi kendimize söndürmemiz mi?
Yine kafam insanoğlunun intikam konusundaki acizliği ve bu coğrafyanın insanı olarak intikamın bana da verdiği haz konusunda karışmışken çok uzatmadan ve yazıyı da, düşüncelerim gibi bi sonuca bağlayamadan filmin son sahnesindeki oktayı öldürüp hapise giren babanın hapisten çıkıp eve gelişi esnasındaki, evin küçük oğlunun dış sesinden duyduğumuz sözlerle bitirmek istiyorum:
...
sonunda hepimiz birleşip tek vücut olmuştuk
geleceğe gülen gözlerle bakıyorduk
çünkü; babamız gelmişti
çünkü; biz çok güzel bir aileydik
çünkü; biz şerefli bir aileydik.
sürekli takip ettiğim bi arkadaşsın yazılılarını çok beğeniyorum... başarılar :)
YanıtlaSilsevgili adsız çok teşekkürler :D
YanıtlaSil"Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur!" sözünü düşündüm de nasıl buram buram intikam koktu şimdi...Yüzeysel olarak kısaca bir düşündüm de tarihte epey bi ihanete uğramışlığımız var;tabi bu ihnaetler bizlere aktarıldığı gibi "ihanet" mi başka temellere dayanan tepkiler vs mi tartışılır.Demek istediğim şu ki atadan dededen canımız çok yanmış, yakmışız da.Yandığı için mi yakmışız bilemiycem ama kısasa kısas ritüeli hala uygulanageliyor.Toplumun kültüründe kendi adaletini sağlayan birey olma modeli bir türlü silinemedi, dizilerle daha da körüklendi "bazı kesimlerde".Şu "intikam soğuk yenen bir yemektir" deyişi bize pek uymuyor "biz ekmeksiz götürüyoruz".
YanıtlaSil