27 Mayıs 2011 Cuma

Fenomenite

Ülkemde ne zaman bir film ya da bir insan kısa zaman içerisinde kitlelerin hayranlık duydukları olgular haline gelince aklıma hep Jean Baudrillard'ın fenomenite hakkında ki görüşleri gelir.

Baudrillard'ın da dediği gibi;

'' Fenomenite denilen şey toplumların içerisindeki çöküntünün medya aracılığı ile yansıyan gölgeleridir. Olgular kısa zaman içerisinde fenomen olurlar ama daha sonra unutuluverilirler taki tekrar medya onları hatırlayana ya da bir filmleri çıkana kadar. Biz insanlar; zincirleme reaksiyonlarla yok olmaktayız, bu öyle bir yokoluş ki; yok olana kadar sadece peşinden koştuğumuz fenomenlerdir dikkatlerimizi cezbeden...''

Baudrillard'ında dediği gibi fenomeniteye kapılmak kendimize yapacağımız en büyük sıradanlık temelinde kötülüktür. Şöyle düşünülmeli; hepimiz biliriz ki kitapçılarda Best Seller reyonu bulunmaktadır, burda kısa süre içerisinde en çok satan; yani kişiler vasıtası ile kısa süreli fenomen olma yolunda ilerlerleyen kitaplar bulunur. Yalnız bu reyondan bir kitap alıyorsak, o kitapların başkalarına (büyük kitlelere) hitap etme olasılığının yüksekliğinin, bize hitap etme olasılığını arttırdığını düşünürüz. bu bizim herkesleştiğimizin, herkes gibi düşünme yolunda ilerlediğimizin ve toplumu yönlendiren düşüncelerin bize de etki etmek üzere olduğunu kendi kendimize itirafımızdır aslında.

Bu best seller mantığını diğer alanlarda da düşünebiliriz. Örneğin en çok gişe hasılatı elde eden filmler...

Çok vizyon filmi gördük ki pek kayda değer bir konusu olmamasına rağmen görsel efektlerinin fazlalığı nedeniyle kitleleri peşinden sürüklemiştir, çoğu insan tarafından aranan film olmuştur. Peki sormak istiyorum; zevklerimiz ne zaman endüstriyelleştirildi ? Best seller mantığıyla haraket edersek zevklerimizi bir kalıba sokarız lakin bu kalıbın sınırlarını bizim belirlemediğimiz aşikardır.

Televizyon ve onun içindekilere, popüler şarkıcılara, evlilik programlarındaki saçmalığa, best seller reyonlarına, moda kavramına, kısacası bizi kendi yargılarımızdan uzaklaştıran  herşeye tapma alışkanlığımız Baudrillard'ın da dediği gibi sonumuzu hazırlamakta. Bu yazıda amaçladığım herkesin yaptığı şeyleri yapmayarak marjinal olun demek değil. Amacım kendi zevklerinizin endüstriyel kavramlarca kalıplara sokulmasına izin vermemenizi anlatmak...

6 yorum:

  1. güzel bi yazı olmuş.. beğendim.. bazı şeyleri tekrar düşündürdü.. aramıza hoş geldin..

    YanıtlaSil
  2. Eline sağlık, hoş geldin.

    YanıtlaSil
  3. Eline sağlık, best-seller kapitalizmin kendisidir propaganda aracıdır, oyalama taktiğidir insanları şekerden eve kanalize etmektir.Herkes yer bitirir o tatlıdan evi sonra bi bakarsın başını sokacak çatı yok...
    Hoş geldin.

    YanıtlaSil
  4. takdir ettim yazını, bolca hak verdim, eline sağlık. aramıza hoşgeldin.

    YanıtlaSil
  5. güzel yazı panpa, hoşgeldin :D

    YanıtlaSil
  6. pekı kendı ozgurlugumuz dedıgın nedır?

    bence ozgurluk dıye bahsettıgımız olgu tıpkı burdakı bahsettıgın sartlandırmadan farklı degıldır

    sadece derler ki ozgursun istedigini sec
    ama secenekleri biz belirleriz

    YanıtlaSil