24 Ocak 2012 Salı

...dışı inanılmaz bir güzelliğe sahip, içi kurtçuklarla dolu bir meyve gibi; can çekiciydi sadece.

Neydi bizi mutlu eden? Bizi biz yapan neydi? İnsanların doyumsuzluğumu yoksa hayatın içinde barındırdığı duyguların pozitif bir değer taşımaması mıydı? Kavuşulmuş bir mutluluk yoktu bu dünyada. Oda insanlar gibi büyür ve ölürdü. İnsanların kaygıları ve acizliğiyle beslenirdi. Çocuklukta saklı bir cennetti, kayıp bir cennet!

Önceleri yan bahçelere düşerdi aklım ve gönlüm. "İnsanların arasında es geçilmiş bir  insanım ben." derdim. Aptalların, ahmakların.. kötülerin.. bile dışa vuran bir parıltıları vardı. Soluktum mutluluğun yanında, hastalıklı bir ruhtan kaçar gibiydi mutluluk. Sonraları birileri "Buldum!" dedi. "Aradığımı buldum!" Büyümezdi kapana sıkışmış mutluluk, yaşlanır ve muhtaçlaşırdı. Onlardan öğrendim bunu. Acıları kabaran bir deniz gibiydi. Zehirlemişti sanki onları mutluluk. İçlerinde ölmüştü habersiz. Düşen aklımı ve gönlümü toparladım yan bahçelerden. Gözlerime çarpan yansımalar birer ilizyondu, evet! Dışı inanılmaz bir güzelliğe sahip, içi kurtçuklarla dolu bir meyve gibi; can çekiciydi sadece...

Eksik olan huzurdu insanlarda!
Eksik olan huzur ve gerçeklerdi!
Huzur, sessizliğin içindeydi. Huzur, güvenin içindeydi. Huzur, gerçeklerin içindeydi.
Ve huzur iyi hissetmekti.  İyi hissederek yaşamaktı!
Oysa mutluluk yaşanmıyordu. Mutlu olan insanlarda yoktu buralarda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder