19 Aralık 2011 Pazartesi

Juno


Tek bir konu üzerinden dönen filmlerden ziyade, dallara ayrılan, o dallarda da kendine has bir çekiciliği olan ve izleyiciyi bu açıdan da içerisine çeken filmler ilgimi çekmiştir. Tek bir konu üzerinde yoğunlaşan ve süresi boyunca alt metin içermeyip o konuda tutarlı bir yol izleyen filmler, konu çok ilgi çekici değilse sıkıcı gelmeye başlar. Juno, ikinci kategoriye girmeye yeltenip son anda geri adım atan filmlerden. Bunda da kısa bir film olup, izleyiciyi sıkmaması baş etken.

Sonda söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim, Ellen Page sevmediğim ve kanımın bir türlü ısınmadığı aktrislerden birisi. Her ne kadar düşüncelerim nefret kıssası altında toplanmaya yetecek kadar birikmese de, bir filmden soğumam için gayet yeterli bir sebep kendisi. Gerçi Inception'dan soğumamı o bile başaramamıştı ama neyse...

85-90 jenerasyonunda yeterli kalite ve yetenekte aktrislerin olmaması Ellen Page'in ekmeğine yağ sürüp, kariyer basamaklarını bir bir çıkmasına neden olsa da bu onun kötü bir aktris olduğu gerçeğini değiştirmiyor bence, değiştirmemeli de.



Filme dönersek, filmin konusunu izlemeyenler için kısaca belirtelim, esas kız, esas oğlandan hamile kalıyor. Kız, çocuğu doğurmaya karar veriyor ve evlat edinmek isteyen bir aile buluyor. Sonra bazı şeyler değişiyor, olaylar gelişiyor...

Liseli gençler üzerinden dönen yüzlerce film var piyasada. Ancak lise gençliği metni altında hamilelik teması işleyen film çok kolay değil. En azından bu konu üzerinde yoğunlaşan. Film bu açıdan özgün bir yapıya bürünse de aslında bir mesaj veremiyor. ABD'de istemeden hamile kalan 18 yaş altı kızların aileleri ile ilişkilerine bir nebze değinse de, odak noktası tekrar Ellen Page'in canlandırdığı Juno karakteri oluyor. Pek iyi de olmuyor... İlk paragrafta belirttiğim gibi bu ve bu tip yan konulara açılabilse çok daha güzel olabilecek bir filmken şu anki halini alıyor.



Jason Reitman, son filmi Young Adult'ı izlemesem de her filminde hedeflediği çizgide istikrarlı bir şekilde yürüyen bir yönetmen. Önü açık. Şahsen benim sevgimi ve saygımı Up in the Air ile kazanmıştı ve o filmin kredisi en az 2 vasat film için yeter.

Gel gelelim, Juno, bu eleştirilerime rağmen izlenebilirliğinden bir şey kaybetmiyor. Son sahnesinde çalan şarkı sonrasında, filmi kapatırken X tuşuna mutlu bir şekilde basacağınız gerçeği değişmiyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder