29 Aralık 2011 Perşembe

Kumbara


Çocukluğumda gösterişli kumbaraları olup, deliler gibi para biriktiren arkadaşlarıma çok özenirdim. Kumbaralarını gözümüzün önünde açar, o zaman dünyalar kadar fazla gelen paraları teker teker sayarlardı. Bendeki bu kumbara aşkını farkeden Annem bana bir kumbara almıştı. Para biriktirmek gibi bir amacım yoktu, en azından ilk amaç değildi, tamamen zevk işiydi.

Başladım... Kumbarayı salladıkça içerisinden gelen ses toklaşmaya başlamıştı... Sonunda nefsime uydum, uzun ve ince para deliğini 90 derece kesecek şekilde şiddetli çekiç darbeleriyle kumbarayı kırmıştım. Bir banka soyulduğunda nasıl zengin olunuyorsa, o an ben de o kadar zengindim. O para, kendim biriktirdiğim için dünyanın en tatlı parasıydı. Harcamaya kıyılmazdı normalde ama kumbara çoktan mazi olmuştu bir kere. Kumbara olmadan elbet harcanırdı zaten. Harcadık bir güzel... O günden sonra bir daha kumbaram olmadı.

Ta ki bugüne kadar. Topu topu 1 TL vererek, daha alırken bile başladığım tasarruf, bu kumbara(resimdeki değil) ile sürüp gidecek diye umut ediyorum. Damlaya damlaya göl olacağını şu yaşıma kadar bilmeme rağmen, günübirlik yaşamaktan kendimi alıkoyamamıştım ve bugünü milat ilan ediyorum. Bu kumbara, sadece içerisinde birikecek 50 TL'yi değil, bir ömür sürecek 'parayı har vurup harman savurmama' özelliğini benimsememe yardımcı olacak.

En azından şu an hayatımdaki imgesi bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder