Fazla düşünmeye gerek yok aslında bunun üzerine. Gerçeklik vardır bir de gerçekdışılık. İşte bu gerçek dışı olan, benim bile yaşamadan anlayamadığım, hatta yaşarken bile anlayamadığım gerçekdışılık. Karşında ağlar biri acısını tanımlamaya çalışlır ya, sen de ona sanki yardım edecek gibi dinlersin anlamadan, o işte ordaki yalancı bendim. Dinledim anlamadım, duvara anlatsa farketmezdi. Zaman öle bir kavram ki yakalamaya çalışsan da olmaz, yakalayamazsın. Yakalanamayan zaman içerisinde göğüsümde içten gelen biri acı hissettim. Meğersem ben aşıkmışım, bu gerçekdışılığın içerisinde yok olmuşum farketmeden. Zamanında yanımda duran yoktu artık, geriye kalan bir kadeh, arkadaşlar ve derinden bir müzik vardı. O anda anlamıştım zamanında anlayamadığımı. Zaman geçmişti artık yakalayamamıştım, olmamıştı. Kendimi bırakmak bir çözüm müydü, yoksa daha sıkı tutunmak mı? İkisi de değil. Ne kadar sıkı tutunsan da bu göğüsündeki ağrı geçmeyecekti. İşte o gerçekdışılık çıkıverdi yine karşıma, yakalayamadığım zaman. İki aynı kutup yanyana duramazdı elbette ve bıraktım ikisini baş başa. İşte diğer gerçekdışılık; o da aşk.
büyüksün hüsam :D hoşgeldin, türkiye'deki insanlar neden sevişmeli yazını heyecanla bekliyorum:DD
YanıtlaSilolm yazıyla ilgili sadece bir şeye takıldım. o da kadeh kelimesi. sen şara içmezsin ki olm onun ''kulplu bir bardak'' veya ''tombul bir şişe'' olması lazım :Dd
YanıtlaSileline sağlık, hoşgeldin.
YanıtlaSil