18 Kasım 2011 Cuma

Çoğunluk



Çoğunluk, adından şiddetle anlaşıldığı üzere çoğunluğu anlatan güzide bir film. İnce ayrıntıların bu denli güzelce ve yalın bir şekilde aktarıldığı, çoğunluk karşısında, daha doğrusu çoğunluk tarafından çoğu zaman maruz kaldığımız durumları, asıl maksat ve ideaları üzerinde en ufak bir deformasyon yaşamadan izleyiciye aktaran başka bir türk filmi uzun zaman göremiyordum.

Kynodontas'ın neredeyse film boyu yarattığı kötü hissiyatı bu filmde de bulmak gayet tabii mümkün. "Ben ne dersem doğrudur" mantığındaki, oğlunu seven, ülkesini seven, evin reisi milliyetçi bir Baba... Yanında hayatını çevresindeki insanların -ki genelde bunlar eşi ve oğlu oluyor- güzel geçinmeleriyle sorumlu bir Anne... Ve çoğunluk içerisinde büyümüş, ne istediğini kendisi dahi bilmeyen bir oğul... Mertkan.



Mertkan'ın film boyunca en fazla sarf ettiği söz olan "Ne alakası var olm?", Mertkan'ın çevresindeki insanlar ve o insanların Mertkan'a bakış açıları, ondan beklentilerini büyük bir ölçüde anlatıyor olsa da, düzlemdeki bazı noktalar arasına bir çizgi çizerek doğruya dönüştürmekte fayda görüyorum:
-Mertkan, Kürt bir kızla(Gül) sevgili. Çevresindekiler, özellikle babası bu durumdan oldukça rahatsız. Sürekli baskı yapıyor.
-4 yıllık bir üniversite bölümü kazanamayan Mertkan, 2 yıllık bir bölümde okuyor. Okuyor ama okula gitmiyor. Ama okulu, okumayı seven biri de değil zaten. Gerçi neyi sevdiği de belli değil, en azından belli etmiyor.
-Yaşı geldiğinden çoğunluk tarafından, "Askerlik ne zaman?" sorusuna maruz kalıyor. "Okul bitsin de kısmetse askerliği de yaparız" diye geçiştiriyor.
-Kürt sevgilisini arkadaşları bilmiyor. "Abi 1 kere takıcan, sonra salıcan hatunu" laflarına karşılık sevgilisi hakkında "Ben de öyle yaptım zaten" diyor.

Çoğunluk her zaman galip geliyor. Mertkan hayattan soğuyor ve birçok sahnede de görüldüğü üzere sinirli bir  tavır sergiliyor, yeri geliyor ağlıyor, yeri geliyor çıldırıyor. Televizyonun çekmemesi gibi ufak aksaklıklar onu çileden çıkarmaya yetebiliyor.

Çeşitli noktalarda filmin havada kalan fikirleri var. Gül'ün okuyup okumadığı, gidişat açısından önem arz etse de izleyiciyle paylaşılmıyor. Çoğunluğun ayrımcılığı neredeyse film boyunca ön planda olsa da filmde de bir kısım ayrımcılık vuku buluyor. Gül karakteri ailesinden kaçarak okuyor, yeni tanıştığı bir erkeği evine çağırıp o gün birlikte oluyor, evlatlık olarak aldığı bir kızı dilendiriyor... Yönetmen de bu konular hakkında bir genelleme mi yapıyor? Yoksa sadece öyle gerektiği, öyle olduğu için mi böyle? Bu tip sorular havada kalıyor.
Yine de bu tip olumsuzluklar Çoğunluk filmini fazla lekeleyemiyor, izlenmesi gerekliliğinden bir şey kaybetmiyor.



1 yorum: