8 Eylül 2011 Perşembe

Ne zaman susacaksınız?

Dün, aralarında emredplc'in de bulunduğu 3 panpamla beraber arkadaş evinde içip sabahlamaktı gayemiz. Biralar, votkalar alındı. Kadehler hazırlandı. Gülme sesleri, açık olan balkon kapısından sızıp ıssız ve dar sokakta yankılanmaya başladı. Tabii bundan biraz geç haberdar olduk.

İstikrarlı bir şekilde devam eden espri kalitesi, kafaların güzelleşmesi ile daha fazla, hep daha fazla kahkaya neden oluyordu doğal olarak. Kahkahaların doruk noktasına ulaştığı anda, acayip kuvvetli bir ses ile south park sessizliği yaşadık. Demir tellerle kapatılmış balkona hala daha bilmediğimiz bir cisim atan karşı komşunun sesi idi bu sefer sokakta yankılanan: "Ne zaman susacaksınız?"
Biz hala daha omegle'da "you guys high?" diyen hatunun etkisinden kurtulamamışken, bu denli bir şok fazlaydı o kafayla. Yine de şoku atlatıp sokakta bir anda düşen seviyeyi yükseltebildik.
Cevap ev sahibi arkadaşımızdan geldi: "İnsan gibi söyleyemiyo musun?"
"İnsan gibi söylüyorum"
"Belli, hadi git yat."

Bir şeyi anlarım, saatlerdir rahatsızsındır sesten, yapabileceğin en iyi tercih; kapıyı çalıp "gençler sesiniz biraz fazla çıkıyor, rahatsız oluyoruz" demektir, en kötü tercih camdan bağırırsın "gençler yeter artık" dersin. Ulan artık taş mı attı, sopa mı attı bilmiyorum da cana kastetmek nedir ya? "2011 yılında, Kocaeli'de bunu yaşamak da varmış" demek bile gelmiyor içimden.

Yıllar geçiyor, zihniyet değişmiyor. Barbarlık hep bir parçaları oluyor bu insanların, hoşgörüleri olmuyor. Kendi sabah namazına ya da her ne boka kalkınca, eğlenen gençleri görünce hazetmeyip onları rahatsız edebilme gücünü kendinde hissedebiliyor. Taş atabililiyor, yeri gelirse bıçak bile çekebiliyor. Bu gücü ona yine zihniyeti veriyor.

İşte burası Türkiye, biricik ülkemize hoşgeldiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder